Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Kadın ve Aile Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından “Akademide Aile” paneli düzenlendi.
Turizm Fakültesi Reha Kora Konferans Salonunda gerçekleştirilen panele; Turizm Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Hasan Hüseyi̇n Soybalı, Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Özcan Zorlu, Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ali Avan, Kadın ve Aile Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Letife Özdemir, Dr. Öğretim Üyesi Mücahit Gültekin, Dr. Öğretim Üyesi Meryem Şahin ile birlikte akademik personel ve öğrenciler katıldı. Programı ise Araştırma Görevlisi Gözde Aykut yönetti. Programda Ailede Psikolojik Sağlamlık ve Aile İçi İlişkilerde Dinin Rolü başlıkları ele alındı.
“Aile toplumun geleceğini tayin edecek sosyal bir olgudur”
Panelin açış konuşmasını yapan Kadın ve Aile Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Letife Özdemir, merkez hakkında bilgiler verdi. Toplum açısından ailenin önemine dikkat çeken Özdemir, aile kavramıyla ilgili olarak, “Toplumu bir binaya benzetirsek aileler o binanın taş ve tuğlaları olacaktır. Binanın sağlamlığı kullanılan malzemenin sağlamlığına nasıl bağlıysa toplumun huzuru, mutluluğu ve gelişmişlik düzeyi de toplumu oluşturan ailelerin sağlamlığıyla ilgilidir. Bunun için aile yapısını bozabilecek zararlı unsurlardan uzak kalmaya çalışılmalıdır. Aile toplumun geleceğini tayin edecek sosyal bir olgudur” dedi.
Gazze’de yaşayanlar karsısında taş olsa çatlar, dağlar yerinden oynar
“Ailede psikolojik sağlamlık” adlı sunuyu gerçekleştiren Dr. Öğretim Üyesi Mücahit Gültekin ise, Filistin’de yaşananlarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Gültekin, “Filistin’de yaşananlar, cinayet deseniz değil, katliam deseniz değil. Çeşitli insan hakları kurumlarının açıklamalarına göre Filistin üzerine göre 25 bin ton bomba atıldı. Binlerce kişi şehit oldu. Bunların yüzde 70’ini bebekler ve kadınlar oluşturuyor. Dünyadaki tüm uluslararası kurumlar, insan haklarının, demokrasinin en büyük savunucuları bu olayı sadece izliyorlar. Gazze’de yaşananlar karsısında taş olsa çatlar, dağlar yerinden oynar. Filistinliler tüm bu saldırılara rağmen, güçlü bir psikolojik sağlamlık ile yurtlarını bırakmıyorlar. Günlük yaşamlarına olabildiğince devam ediyorlar. Filistin psikolojik sağlamlık kavramına başka açılımlar getirdi” şeklinde konuştu.
“Psikolojik sağlamlık özünde esneklik içeren bir kavram”
Psikolojik sağlamlığın farklı temeller üzerine oturduğunu aktaran Gültekin, “Bazı insanlar, başlarına bir şey geldiğinde kıyameti koparıyor. Bazıları ise daha küçük bir şey yaşamalarına rağmen kısa sürede normal yaşamına dönebiliyor. Psikoloji bu ayrımın sebeplerini sorgular. Sağlamlık denildiğinde bizim aklımıza daha çok katılık, köşeli olmak gibi şeyler geliyor fakat resilience kavramı esnekliği ifade eder. Sert, katı olan şeyler kırılgandır. İnsanın, yaşam olayları karsısında esnekliğe sahip olması gerekiyor. Psikolojik sağlamlık özünde esneklik içeren bir kavramdır. Ailenin yoluna devam edebilmesi de, psikolojik sağlamlıkla ilişkilidir” dedi. Psikolojik açıdan sağlam olanların, güçlü bir anlamlandırma becerisine sahip, amacı ve umudu olan insanlar olduğunun altını çizen Gültekin sözlerine söyle devam etti:
“Bir olayı anlamlandırma biçiminiz, o ilişkiden doğacak bir takım sorunları aşmanızla ilişkilidir. Bir şeyi anlamlı gördüğümüzde; onu korumak için daha fazla sabreder, daha fazla bedel ödemeye hazır hale gelirsiniz. Amacınız da aşkın bir amaçsa kişinin psikolojik sağlamlığı artar. İnsanda umut varsa psikolojik sağlamlık artar. Tünelin bir çıkışı olduğunu düşünüyorsak gördüğünüz şey karanlıkta olsa dirençli oluruz.“
“Eş seçme sürecinde kişinin dini yönelimi etkili oluyor”
Dr. Öğretim Üyesi Meryem Şahin ise, din psikolojisi alanında yapılan araştırmaların bulgularından hareketle aile yaşantılarının etkileyen önemli dinamiklerden birinin, bireylerin inançları olduğunu ifade etti. Şahin, sözlerine şöyle devam etti:
“İnançlı olan bir bireyin aile içi deneyimleri ile inançlı olmayan bir bireyin aile içi deneyimleri farklılaşıyor. Kız isteme ritüelleri, nikâh merasimleri gibi kültürel olaylarda bunları görebiliriz. Dindarlık seviyesi yüksek olan gruplarla yapılan çalışmalardaki ayırt edici bulgulardan birisi, aileye kutsallık atfedilmesi. Bu evliliği sadece hukuki bir prosedür olarak görmemek demek. Evlilik tanrıyla anlamlandırılıyor. Eş seçme sürecinde de kişinin dini yöneliminin etkili olduğu, hem Türkiye’de hem de dünyada yapılan pek çok araştırmada ortaya koyuluyor. Yani daha evlenmeye karar verirken bile dini yaşantı, kendisini aktif olarak gösteriyor. Aileye kutsallık atfedilmesi; aile içi problemlerin çözülmesinde, önlenmesinde, çocuk yetiştirme tutumlarında, çiftlerin ilişki memnuniyetlerinde, aile dayanıklılığı dediğimiz süreçlerinde doğrudan etkide bulunuyor.”
Program yapılan soru cevabın ardından sona erdi.